Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Türk basını tetikçilik yapıyor

Bilgi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Esra Arsan, “Anaakım medyada, Güneydoğu’da yaşananlar hakkında sağlıklı, doyurucu, açıklayıcı, ‘hakiki’ bilgi yok” diye konuştu. Türk basınının, doğru bilgiyi elde etse de yansıtmaktan çekindiğine dikkat çeken Arsan, basının sansür ve yayın yasaklarına uyumlu davrandığını ve hem Şemdinli’de, hem de Antep’te manipülatif bilgi ve tek yönlü haber akışını tercih ettiğini belirtti. Doç. Dr. Esra Arsan, şu tespitte bulundu: “Evrensel gazetecilik ilkeleri açısından bakacak olursak, büyük Türk basınının yine çok kötü bir sınav verdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Özellikle son Antep saldırısından sonra gazetecilerin sergilediği aceleci, bilgi yoksunu, düşmanlaştırıcı ve nefret söylemi içeren habercilik pratiği ‘nasıl gazetecilik yapılmaz’ konusunda çok iyi örnek teşkil ediyor. Elbette insan hayatına kast eden her saldırı ve ölümle sonuçlanan eylem çok üzücü. Ancak, bu tür eylemleri habere dönüştürürken gazetecilerin dikkat etmeleri gereken çok önemli konular var.”


Gazeteci müneccimlik yapamaz

Gazetecilik ilkelerine dikkat çeken Arsan, şöyle devam etti: “Saldırı sonrasında olayları habere dönüştürürken, resmi yetkililerden yapılan ilk açıklamalar çok önemli. Özellikle ölü ve yaralı sayısı, yaralıların hangi hastanelerde tedavi altına alındığı, patlama sonrası yangının kontrol altına alınıp alınmadığı ve elbette ilk belirlemelere göre patlamanın boyutu, saat kaçta, nasıl gerçekletiği gibi detaylar haberlerde verilmeli. Ölü ve yaralıların kimlikleri, mümkünse, bir süre çifte kontrolden geçene kadar açıklanmamalı.”

Türk basını acınacak halde

Eylemin kim/kimler tarafından gerçekleştirildiğinin ancak zamanla anlaşılabileceğine dikkat çeken Arsan, Türk basınının bu gerçekliği gözetmeyerek yayıncılık yaptığını ve ‘acınacak hale düştüğünü’ söyledi. Arsan patlamayı henüz kimsenin üstlenmediğine vurgu yaparak, “İlk aşamada patlamayı üstlenen herhangi bir örgüt yoksa, gazeteciler kendi başlarına müneccim gibi ‘bombayı şu örgüt koymuş‘ dememelidir. Gazeteci, İstanbul’daki haber merkezinde oturduğu yerden Antep’te patlayan bir bombanın cinsini, daha önce bu tip bombaların hangi gruplar tarafından kullanıldığını, bombalı saldırıyı gerçekleştiren saldırganların kimliğini filan bilemez. Yine de, bizim gazetecilerimiz oturdukları yerden ‘bu eylemi şu örgüt yaptı’ diyebilecek kadar strateji uzmanı (!) kesilebiliyorlar. Açıkçası, çok acınacak haldeler. Okur ve izler kitle ise, daha da acınacak halde; çünkü, bu kadar tembel ve meslek ilkelerinden nasibini almamış bir gazeteci kitlesinin ürettiği haber ve yorumlara mahkum durumdalar. Gerçi, halkın da bir sıkıntısı yok. Onlar da ilk aşamada her ölümlü saldırının PKK tarafından yapılmış olduğu kalıp yargısına çok hazır. Hemen silahlar kuşanılıyor. Beylik sloganlar belli. Sokakta Kürt avına çıkılmaya hazır bekleniyor. Ha, bilgi doğru mu? O önemli değil” diye konuştu. 

Yapılan gazetecilik değil tetikçilik
Antep’te yaşanan saldırıya ilişkin birbirinden farklı ya da birbirine bağlı birkaç senaryodan bahsedildiğini anımsatan Doç. Dr. Esra Arsan, şöyle devam etti: “Ancak, gazetecinin, kamusal alanda bahsi geçen bu olasılıkların hepsini sanmimiyetle ve detaylıca halka anlatması gerekir. Olasılıklardan sadece bir tanesine aklı yatıp, sözgelimi bugünkü gazete manşetlerinde olduğu gibi ‘PKK terörü’ şeklinde başlık atılırsa, o yapılan gazetecilik değil, tetikçilik olur. Çünkü, daha henüz Antep Valisi’nden, bomba uzmanlarından ve bu tür saldırılar konusunda uzmanlaşmış güvenlikçilerden çok yönlü ve detaylı bilgi alınmadan haber yapılmış oluyor. Bu da gazetecilik değil, ezbercilik, müneccimlik, bilp bilmeden konuşmak veya yalancılık oluyor.”

BDP hedef tahtasına konuldu

Arsan, gazetecilerin, olay daha devam ederken, her şeyi yazıp bitirdiğini ve kararı verdiğini, sözde suçluyu da bulduklarını belirterek, ekledi: “Bu tam bir saçmalık. Tahmin edersiniz ki, andıçlarla yoğrulmuş bir ülkede bu tür olgunlaşmamış bilgiler çok kötü sonuçlar doğurabiliyor. Nitekim, Antep’te BDP binalarına yapılan linç girişimleri ortada. Beni en çok şaşırtan şey, bazı gazetecilerin sosyal medyada olayı duyar duymaz ‘Vay alçaklar! Bu ülkenin ekmeğini yiyorsunuz, bir de ihanet... Allah belanızı versin!’ şeklinde feveran etmeleri. Yahu, kim bu alçaklar? Ey gazeteci, sen de bu ülkenin ekmeğini yiyorsun. Bir zahmet sen de bağrınacağına, önce işini yap. Yetkilileri, suçlananları veya ne bileyim güvenilir uzman kaynakları ara da bir bilgi topla. O zaman biz de senin söylediklerine itimat edelim. Maalesef, gazeteciliğin daha 5n-1k’sını bile bilmeyen genel yayın yönetmenlerinin olduğu bir ülkede yaşıyoruz. O zaman da maalesef olanı değil, o yayın yönetmenlerinin ‘olmasını umdukları’nı okumak, dinlemekle yetiniyoruz.”

ALİ BARIŞ KURT / ANF/ANKARA