Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Sessiz bir çığlık: Halvori Kayalıkları

Dersim Katliamı tanıkları, vahşice katledilen kadınları anlattı: “Kadınların göğüslerine batırılan süngü sesleri hâlâ kulağımda. Öldürdükleri hamile kadınların bebeklerini süngü ile karınlarından çıkarıp madalyon gibi havaya kaldırıyorlardı. Biz çocuklar ise, ağzımız burnumuz kan içinde seyrediyorduk.”

 

Sessiz bir çığlık: Halvori Kayalıkları

Dersim’de, mutlak devlet hakimiyetini sağlamak için ordu tarafından 1936 yılında harekat düzenlendi. Harekât neticesinde bölgede yaşayan 13 binden fazla insan öldürüldü. Bölgeyi boşaltmalarını isteyen güce karşı direnen halk büyük bedeller ödedi. Coğrafyanın suları, artık kan akıyordu. Laç Deresi de günlerce kan aktı. Hemen ileride ise askerlerin tacizine dayanamayan kadınlar, kendilerini derin sulara bıraktı. Laç Deresi, yıllarca yapılan zulmün sessiz tanıklığını yaptı. Bir halkın ıstırabının yılıdır aslında, Dersim 38...

Laç Deresi

Laç Deresi’nin 1938’de aylarca kan aktığını ve cesetlerin kayalıklardan dereye atıldığını anlatan Kemal Tulga, bu yüzden devletin bu dereyi ‘Leş Deresi’ olarak tabir ettiğini söylüyor. Zulümlerden kaçan insanların mağaralarda gizlendiklerini belirten Kemal, askerlerin derin takibinde olan ailelerin mağaralarda da bulunduğuna ve kurşuna dizildiğine dikkat çekiyor.

Çığlık öfkeye döndüğünde

Kemal, Dersim coğrafyasında yaşayan kadınların taciz ve baskılara karşı kendilerini Halvori kayalıklarından Munzur’a bırakmalarından şöyle bahsediyor: “1946’ya kadar Dersim’de devam eden bir isyan değil, direniştir. Sessiz tanıkların çığlığı bir gün öfkeye dönüştüğünde, karanlıkları yıkacaktır. Ve bu umut, bütün mazlum insanların sesi oluncaya dek sürmeye devam edecektir.”

Önce kadınları öldürdüler

Dedesinden dinlediği kadarıyla Dersim Direnişi’ni paylaşan Demenan aşiretinden Xıdırpedez’in torunu Ali Yurtsever, Demenan Aşireti’nin 38’de korktuklarından dolayı dağa kaçtıklarını ve çok geçmeden ele geçirildiklerini söylüyor. “Ablamı evlatlık edinmek için bir subay almış. Ablam çok ağladığından dolayı geri verilmiş” diyen Ali, ölümlerin kadınlardan başladığına, kadınlardan da hamile kadınların ilk olarak öldürüldüğüne dikkat çekiyor. Tek amacın ‘soy kurutmak’ olduğunu vurgulayan Ali, öncelikle hamile kadınların karınlarının süngülenerek bebeğin öldürülmesinin, daha sonra kadının öldürülmesinin bunu gösterdiğini ifade ediyor.

Bir güz mevsimiydi...

Büyük Dersim Kırımının canlı tanığı olan Hasan Yalnız, 1936’da 12 yaşlarında küçük bir çocuk olduğuna ve ceset kümelerinin içinde günlerce saklanarak kurtulmayı başardığına dikkat çekiyor. Hasan amca, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Bir güz mevsimi gelip ‘Demenan ve Haydaran Aşireti sürgün ediliyor’ dediler. Fevzi Çakmak Dersim’e geldiğinde bizzat bu talimatı verdi. 3 bin 5 yüz kişiydik. Sabah olmadan bir manga asker öncesinden geldi ve öğleye kadar etrafımızı askerler kapladı. Bizi davar sürüsü gibi sürdüler. Erkekleri birbirine bağladılar. Gece tepede yıldızlar vardı. Kadınların karnına süngü vurarak bebekleri süngü ucuna takıp yukarı kaldırıyorlardı. Bazı kadınlar dağlara kaçtı. Daha sonra erkekleri öldürdüler. Önce kadınları öldürmelerinin nedeni, soyumuzu kurutmaktı. Ölenleri toplayıp, kanca takıp biriktiriyorlardı. Askerler her gün gelip canlı kalanlar olmuş mu diye nefes seslerini dinliyordu. Askerler tenekeyi açıp üzerimize sıvı bir şey serpti. Biz daha önce gaz görmemiştik, meğer bizim üzerimize gaz yağı döküyorlardı. Bizi ateşe verdiler. Gök alev alevdi.  Bazılarımız yine kaçmayı başardı. Kaçtığımızda, arkamızdan geliyorlardı. Yolda yakalananlar, öldürülüyordu. Göğüslerine süngü yiyen kadınların süngü sesleri hala kulağımda... Biz çocuklar, ağzımız burnumuz kan içinde onları seyrediyorduk. Amcamın oğlu yaralıydı ve kolu kopuktu. Sadece az bir parça kalmıştı. Kolu kopmuştu, ama ağlamıyordu. Ben de peşimizden gelen askerlerin ateş etmeleri sonucu kafamdan ve bacağımdan kurşun aldım. Günlerce Munzur’un kan akan suyunda, saklanarak kaçmayı başardım.  Bizleri öldürmelerindeki neden neydi bilmek istiyorum...”

Zehra DOĞAN / Dersim / JİNHA