Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Soykırım(Ece Temelkıran)

DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ‘soykırım’ dedi veeğlenceler’ başladı. Türk hakkında inceleme başlatıldı. Oysa Türk’ün söylediği şuydu:
‘1980 askeri darbesi hem Kürt halkı için hem de bütün Türkiye için eşi benzeri görülmemiş siyasi, sosyal ve kültürel soykırıma neden oldu. PKK bu darbeye hazırlık ve soykırım ortamında doğdu, büyüdü.’
Türk son yıllardaki demokrasi açılımlarıyla ilgili bir değerlendirme yaparak şöyle dedi:
‘Sıra Kürtlere gelince demokrasi lafları rafa kalktı.’
DTP lideri Türk, etnik ayrımcılığın ve Kürtlere yönelik linç girişimlerinin ‘AKP’nin hükümet ettiği devlet politikaları’ olduğunu söyledi.
‘Eğlencelerin’ başlamasına neden olan cümleler bunlar. 


Fetihçiler ve dağ

Ortalık sessizken yazmıştım. Sokaklara yeniden şiddet yürüyecek, gerilim tırmanacak diye. Diyarbakır’da yaptığım görüşmelerden edindiğim izlenim buydu. Nitekim işler sanırım daha da kötüye gidecek. Batıdakiler olup bitenlere bambaşka bir pencereden bakıyor. Oysa olaylara doğudaki pencereden bakınca siyasetin oralar için bir süredir ölüm kalım meselesine dönüşmüş olduğu görülüyor.
2006 baharındaki Diyarbakır olaylarının bir benzerinin yaşanması an meselesi. AKP’nin fetihçi tavrının Diyarbakır surlarına dayanması bir yandan, operasyonlar bir yandan. Örgütün psikolojik propagandası bir yandan, hükümetin ‘Ya bizdensiniz ya da düşmanımızsınız’ tavrı diğer yandan. Diyarbakır iki ateş arasında sıkışmış durumda. 

Çürük sakız

Türk en az bir konuda haklı. 12 Eylül bütün Türkiye için siyasi, kültürel ve toplumsal bir soykırımdı. Kimlik politikaları da darbenin değil ama darbe sonrası dönemin bir ürünü. Artık ‘Bırakalım bu kimlik politikalarını bir tarafa, demokrasi ve eşitlik için ortak bir zemin yaratalım’ demek neredeyse tarih öncesi bir cümle gibi. İslami kimlik üzerinden politika yapan AKP’nin ve partiye yakın yazan-çizen kesimin kurduğu demokrasi denklemleri de bu kimlik politikalarından besleniyor.
Öyle ki hâkim düşünsel ve siyasi atmosferde demokrasi kavramı İslami kimliğin ifadesinin imkânları oranında var ya da yok sayılıyor. Ama Türk haklı, sıra Kürtlerin kimliğine gelince AKP’nin çok sevdiği demokrasiden eser kalmıyor. Hatta öyle ki AKP, DTP’li vekillerle bayramlaşmayı bile reddedebiliyor.
Vaktiyle ‘Kürt sorunu’ dediği için umutla bakılanlar epey bir süredir DTP’li vekillere ‘Hadi bakalım, PKK’yi terör örgütü ilan et’ diyerek bu çok çiğnenmiş sakızı, militarizmin bu çürük sakızını ağızlarına almaktan tiksinmiyor. 

‘Diyarbakır geçilmez!’

Bu yüzden Türk’ün açıklamasında önemli noktalardan biri, AKP’yi Kürt siyasetinin hedef tahtasına koyması. Geçtiğimiz seçimlerde bölgede DTP bunu yapmadı. Yazmıştım; slogan şuydu:
‘Ya dilinize ya dininize oy verin!’
Bu, ‘Ya AKP’ye ya DTP’ye oy verin’ demekti.
Öyle de oldu. DTP, AKP’ye karşı politika yapmadı. Seçim öncesinde bir tür ‘Sen bana karışma, ben senin işini bozmayayım’ politikası yürütüldü. Yerelde adayların da yakın ilişkileri olduğu için bir biçimde DTP, AKP’ye karşı net bir propaganda çalışması yürütmedi.
Şimdi geldiğimiz noktada durum farklı. AKP’nin fetihçi politikası operasyonlarla birleşince DTP ve sokaktaki Kürt siyaseti ayağa kalktı. Gördüğümüz ve korkarım daha da görmeye devam edeceğimiz sokak gösterileri Kürt siyasetinin bir karar verdiğini gösteriyor. Sokak, ‘Diyarbakır geçilmez!’ demek istiyor. Bu cümlenin ne kadar kanlı kurulabileceğini de yakın tarihten biliyoruz.
AKP’nin ‘Allahallah!’ nidalarıyla Diyarbakır surlarına dayanmasının, bunu Kürt meselesini hiçe sayarak yapmasının sonuçları sadece siyaset platformunda kalmayabilir. Hele AKP’nin kapatılmaması için bağıran herkes hep birlikte bağırmaz da DTP kapatılırsa o zaman bir sürü çocuk için yine, yeniden üzüleceğiz demektir.
 

 Ece Temelkıran(Milliyet)