Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

ORTAÖĞRETİMİ ZAR-ZOR BİTİRENLER POLİS OLUR VE ÜNİVERSİTELİLERİ KISKANIR‏

  Daha önceleri,  "Değinmeler-Dokunmalar" başlıklı yazılarımdan birinde,polislerin çok önemli bir kesiminin okulları zar-zor bitirenlerden oluştuğuna değinmiştim.
   Bu son öğrenci protestolarında ki  polisin tavrı üzerine çeşitli görüşler ortaya konuldu,ancak eksik bir durum sözkonusu.
   Genel olarak polis veya diğer güvenlik güçlerinin asıl amacı,maaş aldıkları sistemi veya kurumu korumak oluyor. Bir de,o sistem veya kurumda,çizginin dışına çıkanları,çizginin veya çemberin içine tekrar girmelerini veya atılmalarını sağlamak oluyor. Buna Yargı da dahildir.Yargı bu işin uzatılmış halidir.
     Yine,günlük hayatta, yasaların veya toplum tarafından suç sayılan şeyleri yapanları yakalama veya bunların suç işlemesini engelleme gibi bir görevleri de vardır.  Zaten en başta işe alınırlarken bu durumu kendileri de,işe alanlarda bu amaç için aldıklarını belirtiyorlar.
    Sistemi veya ilgili kurum ya da kuruluşu,bire bir göğüsleyerek   korumak,kalkan olmak,yoksulların işidir.Belli bir ücret karşılığı,çeşitli propagandaların etkisiyle, bazen de ücretsiz hatta gönüllü  olarak bu işi üstlenirler.Sistemin veya kurumun asıl sahipleri ise,birkaç kalkanın arkasında beklerler.
    Yoksul kesimden alınan bu polislerin durumuna bakalım;
büyük bir kesimi,doğal olarak yoksulluk,olanaksızlık,aile ve çevre de ki düşük kültür düzeyi,ailenin  çeşitli nedenlerle eğitime önem vermeyişi ya da veremeyişi, kişilik sorunları, ailevi  ve daha farklı nedenlerle okumamışlar veya okuyamamışlardır.
   Okuma deyince Üniversiteyi kastediyorum.Zaten ilköğretim zorunlu.Bir de lise var.
Bizzat tanık olduğum,veya okul hayatımda gözlemlerim var;
   Yukarıda saydığım nedenlerle,"desinler " için okula gelen,gelipte ders dinlemeyen,ders çalışmayan,kopya yapmaya çalışan,devamsızlık yapan,okuldan veya dersten kaçan,okulu zar-zor bitiren,en önemlisi de ortaöğretimi bitirse bile,liseden sonraki üniversite sınavını kazanamıyan,daha düşük puanla aldığı için meslek liselerine gidebilen,meslek lisesini bitirse bile işsizlik veya sevmediği bu mesleği yapmayan, bir kısmı da kavga yapmaya ve silahı sevmeye  meyilli olan,(oyuncak silahlar yasaklanmalıdır) silah sahibi olunca kendini daha güçlü hiseden çocuklarımız polisliği tercih ediyor.
    Bu çocuklarımızdan  üniversite sınavlarında ancak,2 yıllık  proğramları kazanabilenler oluyor.
Dolayısıyla bunlar, Üniversitelerde Lisans Eğitimi gören çocukları hazmedemiyor,kıskanıyor.Yükseği okumayan ya da okuyamamanın hıncını bunlardan almaya çalışıyor.(Tabi yanlış yerde alıyor)
   Deniliyor ki,bunlar akademi okuyor,eğitiliyor.Bu son yıllarda bunlar olmaya başladı.Lise, belki de emekli olmamışsa ortaokul mezunu polisler hala olabilir.
   Başlığa yansıtmasam da ne önemli nedenlerden biri de,özellikle polislerin sağ ve muhafazakâr kesimden alınmış olmaları.
   Zaten,12 Eylül den sonra, sol kesimden buralara müracaatlar çok nadirdir,çünkü buralarda  bunların çalışma ortamı da yoktur ve bu ortam ortadan kaldırılmıştır.12 Eylül den önce "polis bile bölünmüştü"
   açıklamalarıyla,solun vergileriyle de maaş alan,sadece sağ ve muhafazakâr ailelerden devşirilen ve dolayısıyla sol kesime  "düşman" gözüyle,sağ ve muhafazakâr kesime ise daha hoşgörüyle yaklaşan tek tip bir polis ve kadrosu oluşturuldu.
    Asıl sorumlu ve suçlu,bir ekmek sahibi olmak için polis olabilen bu  yoksul çocukları değildir. 12 Eylül ve  sonra gelen iktidarlardır.
    Son olaylar nedeniyle  "vurun abalıya" demek te bu egemen medyaya yakışan  bir tavırdır;
Daha önceki iktidarlar döneminde,Cumartesi Analarında,1 Mayıslar da,basın açıklamalarında,Kesk'in eylemlerinde,Newrozlar da,Van'da bir düzine polisin linç ettiği çocuklarda,Diyarbakır da ve daha bir sürü yerlerde polisin kurşunlarına ve gaz bombalarına hedef olan çocuklara ve kadınlara ve yurttaşlara yapılanlar için kıyameti koparmayanların,şimdi bir leğen su da fırtına koparmaları tam da Levent Kırca'lık bir oyundur ve de düşündürücüdür...
                                                                                      Teman Dep
                                                                                   9 Aralık 2010