Kolektifçi kadınlardan Ardıç'a
Engin Ardıç'ın 30 Ocak 2012 tarihli "Soyunan Sosyalist" başlıklı, kadın düşmanı yazısına Üniversiteli Kadın Kolektifi'nden açıklama geldi. Öğrenci Kolektifleri’nden kadınlar daha önce de Ardıç'ın kadınlara saldıran bir başka yazısı ile ilgili olarak Sabah gazetesini basmıştı. Ardıç küfür dolu yazısında bu baskına olan hıncını da unutmadı
Üniversiteli Kadın Kolektifi’nin açıklamasının tam metni:
Elinden, dilinden geleni yazılarına kusan Engin Ardıç, son yazısı ile büyüyen iki korkusunu bir kez daha gözler önüne serdi: Kadın nefreti ve başka bir dünya fikrinin gelip kapısına dayanması fikri.
Her dönemin insanı Ardıç, “Soyunan Sosyalist” başlıklı yazısında yazılarını artık bir insan olarak ya da gazeteci kimliği ile değil çok ‘içten’ hayvansal dürtüleriyle yazdığını kanıtlamış, nefret söyleminde, cinsiyetçilikte ve AKPsevicilikte bir kademe daha ilerlemiştir.
Ardıç yazısının çıkışını her zamanki gibi sosyalizme saldırarak yapsa da, konu aslında Ukrayna’da kendini feminist olarak adlandıran ve soyunarak protesto eylemi gerçekleştiren “FEMEN” adlı kadın örgütü. Yazısında FEMEN’in Davos’ta yaptığı kapitalizm karşıtı soyunma eylemine değinen Ardıç, kadınların hedefsiz, kapitalist sistemin yerine ne getireceğini bilmeyen, amacın kapitalizm karşıtlığı değil “erkeklere orasını burasını gösterme” olduğu bir eylem yaptıklarını iddia ediyor. Kadınların vücutları ile ilgili ileri geri, cinsiyetçi yorumlar yapmayı da unutmuyor.
Sabah’ın şişmanı kadın düşmanı
FEMEN’in eylem tarzı, kendilerini ifade ediş biçimleri ayrı bir tartışma. Ancak ne olursa olsun Ardıç’ın saldırısı doğrudan kadın mücadelesine ve sosyalist mücadeleyedir, orası kesin. Zaten yazının devamı yine Türkiye’deki kadınlara ‘erkek’ diliyle saldırmasından oluşuyor. Ardıç yazdığı yazıları burnundan getiren Üniversiteli Kadın Kolektifi’nin eylemlerinden ne kadar yara aldığını bir kez daha gösteriyor. İşte Ardıç’ın yazısından alıntılar:
“Peki, bizim protestocu hanımlar niçin soyunmazlar acaba?
Hem solcu olup hem de ‘örf ve adetlerimize’ saygılı oldukları için mi yoksa güzelliklerine güvenemedikleri için mi?
Hanım hanım, gazete basıp güvenlikçi tartaklamak değil, gerektiğinde kıçını açmaktır marifet! Aç ki muhalif basın sana da haber değeri versin.”
Anlaşılan Ardıç Üniversiteli Kadın Kolektifi’nin kendisinin yine kadınlara saldıran yazısından sonra Sabah binasını işgal eylemlerini, yumurtalı protestolarını unutmamış, unutamayacak. Kendi köşesinden istediğine istediğini yakıştırmayı, küfretmeyi görev bilen Engin Ardıç’ın amirlerinin kendisi adına tüm kadınlardan “özür dilemek” zorunda kalması yazar müsveddesinin zoruna gitmişe benziyor. Eklemek gerek: Ardıç’ta ‘kaba etten’ fazla bir şey yok, çok görmek istiyorsa kendisine bir ayna hediye edeceğiz.
Ardıç’ın yazısının diğer bütün kısımlarında saldırı, açıklamanın başında bahsettiğimiz iki noktada yoğunlaşıyor. Ardıç yazısını Mao’nun sözünü değiştirerek, iğrenç bir şekilde bitirmeyi unutmuyor: “Bizce sakınca yok, bin karı soyunsun (yani bin çiçek açsın), bin fikir yarışsın anasını satayım!”
Üniversiteli Kadın Kolektifi olarak demiştik ve diyoruz ki;
Engin Ardıç gibiler ‘özgürce’ yazı yazmaya devam ettikçe, kimse bu ülkedeki tecavüzlerin, kadın cinayetlerinin, nefret cinayetlerinin artmasının tesadüf olduğunu söylemesin. Ardıç’ın yazılarındaki nefretle, şiddetle, ülkede her gün kadınların tacize, tecavüze uğraması normalleşiyor. Dolayısıyla çok açık bir şekilde Engin Ardıç sadece bir kadın düşmanı değil aynı zamanda bir azmettiricidir, sapıktır!
Küfrederek gazetecilik yaptığını sanan, AKP şakşakçılığında son noktaya varmış olan; öyle ki artık biricik yol arkadaşları liberalleri de ‘sağlayarak’ gerici bir kafa yapısına kavuşmuş (“Bir kızın nasıl giyineceğine anası babası (varsa sevgilisi) karışır”) Ardıç, arkasına Sabah-Atv dolayısıyla Çalık grubunu, dolayısıyla AKP’yi alarak ve kaleminden ne fışkırırsa fışkırsın “bana bir şey olmaz” anlayışıyla hareket ederek; yazdığı her yazısında sola, cinsiyetçi diliyle de özellikle kadınlara saldırmayı kendine görev bildi.
Bu yüzden bu yazının sorumlusu, bırakalım kadın düşmanlığını, medya etiğini hiçe sayarak ve sadece insanların gazetecilik yapabileceğini unutarak Engin Ardıç’a köşe veren Sabah- ATV yetkilileridir. Buna ses çıkarmayan bütün medya camiasıdır!
Bu yazının ikinci bir sorumlusu, “hayat güllük gülistanlık AKP’yle” diyerek gericiliği, cinsiyetçiliği yeniden üreten başta “Aile’den sorumlu Bakan” Fatma Şahin olmak üzere bütün AKP’lilerdir.
Bu yazının üçüncü sorumlusu, “Adam süper küfrediyor” diyerek Engin Ardıç’ın koltuğunu sağlamlaştıran, her birisi Freud’a emanet Ardıçseverlerdir.
Biz de kendimize görev biliyoruz: Sadece Sabah baskınımız onu korkuttuysa karşısında bizi görünce ne yapacağını merak ediyoruz. Ardıç’ı gördüğümüz ilk yerde kadın düşmanlığını, yalakalığını, küfürlerini yumurtalar ile ona geri yollayacağız! Karşılaşmamız ise “tesadüf” olmayacak!
Kurmeşli gençler Wiesbaden de ikinci buluşmasını gerçekleştirdiler. .jpg)


5-6 Ekim'de Galatasaray Üniversitesi'nde yapılması planlanan Sebahat Tuncel'in de konuşmacı olduğu
Cumartesi anneleri/insanları, 389. haftada, Devrimci 78'liler Federasyonu tarafından 3 Eylül'de açılan 12 Eylül Utanç Müzesini ziyaret etmek için Ankara'da bir araya geldi.
"Böyle bir hilkati garibenin bırakın dediklerini, ismini bile kaile ve kaleme almak yakışır mı? Ona cevap vermek için harcayacağım zamana, emeğe değer mi?" diye düşünmekten alıkoyamadım kendimi... Ama böyle bir rezilliğin cevabı da olmalı, kadın köşe yazarlarına baktım da pek bir kaile almamışlar bu fakiri ruhiyeyi! Ancak bu akıl ve ruh yoksunu dişi müsveddesine, bir kadın, bir anne, bir Kürd olarak, cevap vermezsem de kıvranacağım.
Roboski’de kaza yapan askerlerin yardımına koşan katliam mağduru Roboskililer, o anı anlattı. Katliamda oğlunu kaybeden Emine Ürek, ‘Yerde yatan asker bana bakıp ‘anne’ diye bağırınca koştum, elini tuttum. Ölmemesi için dua ettim” dedi. Medya ve bazı çevrelerin bu yardım eline şaşmasına da Emine Ürek şu yanıtı verdi: “Bizim çocuklarımız bombalandığı zaman bizim yardımımıza gelmediler ama bizler onların yardımına koştuk. Bizimki anne yüreği” dedi.
Yargıtay’ın, "Sosyalist Gençlik Derneği’nin MLKP/KGÖ ile organik bir ilişkisi tespit edilememiştir” kararı bulunmasına karşın, Kandıra 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde yaklaşık 3 yıldır tutuklu bulunan Balıkesir Üniversitesi Matematik Bölümü öğrencisi Uğur Ok, 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.
