Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Şiirlerini dünya yoksulları için yazar. Savaşa karşı barışı öneren şairdi CİGERXWİN

Gulfiros 

Ez ji xew rabum,gulfirosek di
Pir gelek sa bum,gul bi dil didi
gil bi dil didi.
Hebu me yek dil,tev jan u kul bu
Ne bume bawer,gul bi dil bidi
gul bi dil bidi
Bazer me kir go:ser bi ser nadim
E gulperest bi,can u dil didi
can u dil didi
Min go:Ki didi,can u dil bi gul?
Go:Ev bazer e,dil bi kul didi
dil bi kul didi
Min can u dil dan,dil kirye gerin
Go:ho Cigerxwin,dil bi gul didi
dil bi gul didi 

 

 

 

Ciğerhun, 1903-1984 yılları arasında yaşamış bir Kürt şairidir. Doğum yeri Mardin'in Gercüş ilçesinin Hesar köyüdür. Asıl adı Şeyhmus Hasan'dır. Küçük yaşta önce babasız sonra anasız kalan Şeyhmus, evli olan kız kardeşine sığınır. Kız kardeşinin evi de yoksul bir evdir. Küçük Şeyhmus, bölgede bugün de pek çok yoksul çocuğun yaşadıklarını yaşar. Zengin evlere hizmetkar olarak verilir. On bir yaşına kadar ağa ve bey evlerinde, hodaklık, çobanlık, ırgatlık yapar. Sınıflararası çelişkileri yaşayarak öğrenir. 1. Dünya Savaşı'nın "Kaç Kaç" diye adlandırılan kargaşa günlerinde göçlerden birine katılarak, bugün Suriye sınırları içindeki Kamışlı'ya yakın olan Amud köyüne gider. Bu köydeki yaşayışı da, Mardin'dekinden farksızdır. Ancak çevresinde okula giden çocuklar vardır. Bu okullar dinsel eğitim veren medreselerdir. Bu medreselerde okuyan arkadaşlarından okuma yazma öğrenmeye, fırsat buldukça, el işinden kaçıp onlara katılmaya başlar. Okuma tutkusuyla bütünüyle kaçmasını engellemek için okumasına izin verirler. O da başladığı eğitimi inatla sürdürerek cami imamı olmasına olanak tanıyan bir belge alır. Köy köy dolaşarak yaptığı imamlık ona çevresini, köylülerin yaşam tarzını daha iyi öğretir. 

Kuşkusuz, Ciğerhun'un şiirlerini besleyen önemli bir kaynaktır yaşadıkları. 1924 yılında yazmaya başladığı şiirlerine seçtiği imza olan "ciğerhun/ciğeri kanlı" nasıl çektiği acıların özeti ise, onun paylaşımcı bir dünya görüşünden yana oluşunun kaynağı da, kuşkusuz çocukluğundan başlayarak gördüğü, yaşadığı eşitsizliktir. Marksizmi ve Leninizmi okuyup öğrendikçe, bu konudaki inancı ve söyleyişi daha güçlenecektir. 

Kitapları "divan" olarak adlandırılan Ciğerhun'un 8 divanı vardır: İlk divanı 1945 yılında basılmıştır ve Prisk u peti adını taşır, bunu Sewra Azadi (Özgürlük Devrimi, 1954), Kime Ez (Kimim Ben, 1973) Irak ve Suriye'de basılmıştır. Bunu izleyen Ronak (1980), Zend-Avısta (1981), Şefaq (Şafak, 1982), Hevi (Umut, 1983), Aşıti (Barış, 1985) adlı kitapları İsveç'te basılmıştır. 

Ciğerhun'un şiirleri ile Türk okuru ilk kez 1976'da Gani Bozarslan'ın yaptığı bir derleme ile tanışma olanağı buldu: Lenin Şafağı. 1991'de A. Bali'nin derlemesi Kine Em? yayınlandı. Bu iki kitap, şiirlerin orijinallerini de içeriyor ve ozanın dünya görüşü ve imge dünyası ile ilgili ipuçları için yeterli olabiliyor. 

Ciğerhun, şiirlerini dünya yoksulları için yazar. Savaşa karşı barışı önerir. Savaşların asıl galibinin zenginler olduğunu vurgulayarak, tüm ezilenleri birleşmeye çağırır. Bu birleşme tüm sömürücülere karşı olduğu kadar "cehennemi kalkan, cenneti kılıç gibi kullanan" ağalar, beyler, mollalar ve şeyhlere karşı da olmalıdır. 

Ciğerhun, özgürlükten söz ettiğinde, sömürünün olmadığı bir özgürlüğü anlatır. Onun için gerçek özgürlük, sınırların olmadığı, çoğunluğun yani emeğin, emekçilerin yönettiği bir dünyadadır. Yaşadığı günlerin acılarını, böyle bir dünyanın özlemiyle dengeler. Şiirleri daha çok tanıdığı tarım emekçilerinin yaşadıklarını yansıtır. Yakından tanıdığı bu yaşamı anlatırken, bir anlamda, zaman ve mekandan kurtularak evrenselleşir: 

"Gözyaşlarımızla sularız seni ey pamuk 
Bu eller açtırır, bu adımlar güzelleştirir seni, 
Elde kazma, elde kürek bütün işlerin bizim omuzlarımızda 
Türküler çağırarak üretiriz seni. 
Altın babalarına varırsın sonunda. 
Pamuk! Bizim toprağın ürünüsün sen 
Oysa biz çıplağız ve meteliksiz 
Ne kadar yüksekmiş kıymetin bilememişiz 
Cahil ve köylü olduğumuz içindir bu yoksulluğumuz 
Yüzde bir kadarını da kazandık mı, razı geliriz." 

"Pamuk Bizim Ama Biz Çıplağız" başlıklı bu şiirdeki pamuk, şiir ilerledikçe yerini öteki ürünlere bırakır: "Bağların meyvesini onlar yiyor, bizse bekçileriyiz." 

Buğdayın, toprağın, suyun kardeşçe paylaşımı için, ağalığın ve beyliğin ortadan kalkması gereğini vurgulayarak biten bu şiir, yoksullara bir birleşme çağrısıdır: "Alkış ve sevinç sesleriyle hep beraber / Haykırın, deyin: Yaşasın, yaşasın birlik" (Bı çepuk ü lilandın, bı devken ü xwediti, hemi bejin bı hev re: biji, biji yekiti) 

Ciğerhun için özgürlük önce emeğin özgürlüğüdür. Bu özgürlük, şairin yaşadığı bölgenin coğrafi öğeleriyle simgelenir. Bu simgelerin en önemlisi ortadoğunun en önemli gereksinmesi olan sudur. Su, kimi zaman özgürlüğün, kimi zaman gücünü kullanmasını bilmeyen halkın simgesi olarak yer alır şiirlerde. Kızıl Sel (Lehiya Sor), şiirin girişinde önce birleşmenin simgesidir: "Hey kızıl sel, güçlü sel / Tümünü sen doldurdun bu ova ve derelerin / Damlacıklarla, sızıntılarla inince sen / Yolun olmaz yukarıda yatağın olmaz / Ya birleştin mi / Korku bürür herkesin yüreğini /... / De, hangi önder eğitmiş böyle seni / Bu birliği nasıl öğrenmişsin / Biz de gidip onun yanında ders alalım / El ele verelim". 

Kızıl Sel, bir nehrin özellikleri anlatıldıkça yavaş yavaş, su damlacıklarının birleşmesiyle oluşan güç birliğinin, her zoru aşan birlikteliğin simgesi olmaktan çıkar. O yoksulların evini yıkan, zenginlere dokunmayan bir güçtür. Savaşa benzer: "Savaşlar her zaman zenginlere kâr getirir / Çeker zararı hep işçi, köylü ve fakir / Pamuk ile pirinci zengine sen verirsin / İşçi ve köylüleri ise talan edersin!" 

Şair, bu bilinçsiz gücü, bir gün yararlı bir biçimde kullanma düşüyle geliştirir seslenişini nehre. Kızıl Sel arklarla toprağa dağılacak, toprak sulanacaktır. O zaman selin suları cam gibi berrak olarak akacak, kolları halı gibi yayılacak, tüm tohumlar yeşerecektir. Nehrin bu dizginlenişi insanlara eşitliği getirecektir: "İnsanlar eşit, kadın ve erkek farkı olmasın, / Tüm emekçiler kendileri için istekli çalışsın." Kızıl Sel adını taşıyan nehir, selleşmekten, zorbalıktan vazgeçirilince, dünyada zorba da kalmayacaktır. Ancak şiir bir hayıflanmayla sonlanır: "Temiz ve uzağı görenler / benim ciğerim kan ağlarken / neden birleşmezler". 

Kızıl Sel, Ciğerhun'un üçüncü kitabı Kimim Ben'de yer alır. Aynı kitaptaki Habur şiiri de, özgürlük isteğini ve bunu gerçekleştirememeyi anlatır. Şiirde yine bir nehir imgesi egemendir. "Ey Habur, Habur! Ey Habur, Habur! / Dileğim gibisin, uzun ve derinsin / Dur durak bilmezsin , hep gürültüyle inlersin / Uyku bilmezsin, dinlenme bilmezsin / Her dem inildersin haykırarak inildersin / Bilen yok ne istersin! / Dileğindir güçlenerek ilerlemek / Yerin dardır, yatağını genişletmek gerek / Atılır öne dalgaların, yankılanır feryatların / Benim gibi, özgürlüğü arzularsın /Gücünle yırttın da göğsünü toprağın / Bilmem neden yükseklere doğru akamazsın? / Gücünü harcarsın boşuna / Atılırsın denizin sevgisiz bağrına /Ben de sana benzeseydim keşke, dertsiz, tasasız / Esenlikle yaşayan, yüreksiz ve akılsız. / Eğer sen de benim gibi Kürt olsaydın / Gücünün derde ve acıya dönüştüğünü görürdün." 

Ciğerhun'un şiirindeki özgürlük imgelerinden en ilginci güldür. Doğu şiirinin güzellik, sevgili simgesi gül, onun şiirinde hem güzel hem sevgili olan özgürlük imgesiyle örtüşür. Doğu'nun Gülüyüm (Gula Rojhılat Im) adlı şiirde, yine özgürlük imgesi olan su ile birleşen gül, "cennet bağının gülü" olduğunu bildirirken, adının Fırat olduğunu söyler. Bu kez su, ateşin özelliklerini de kazanmıştır. 

Gülün özgürlük simgesi oluşu, en lirik biçimde Gül Satıcısı/Gülfiroş şiirinde görülür.

Sıteden ..Degerli site ziyeretçileri.Sitemizde en çok tıklananlar arasında CİGERXWİN şiirleri yer almakta.8870 kere tıklanan şiirleriyle istedikki size birazda yaşamından kesitler sunalım.