Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

BİR GARİP ÇİFTLİK-Onur Durmus

George   Orwell ‘in Hayvan Çiftliği adlı kitabını okuyanlar bilir. Troçkist olan yazar, bir hayvan çiftliğinde domuzların önderliğinde isyan eden hayvanların, çiftliğin idaresini  insanlardan ele aldıktan sonra domuzların nasıl ‘ insanlaştığını’ anlatır. Tabi kullandığı mecazi  dilden  Stalin Rusya’sını  yerden yere vurduğu çok bariz şekilde anlaşılıyor.Yazarın kitabın sonununu  ‘Artık kimin insan, kimin domuz olduğunu ayrıt edemiyorlardı’ sözü ile kapatıyor.Bu son cümle zihnimde günümüz siyasi konjonktürel    durumunu canlandırdı.

70’lerin sıcak siyasi atmosferinde solcular  faili ‘meçhullere’ kurban giderken , hep soldan bir sağdan asıldığı günlerde karşı cephede ordu ve  dinci gericiler vardı.Tabi o zamanlar tehlike komünizm,  düşman devrimcilerdi.Daha filizlenmemiş  umutlar tankların paletlerinin altında ezilirken, gencecik fidanlar dar ağacında sallanırken  ne de iyiydi ‘vatan perverlerle’  kaya gibi ‘müslüman’ olanların arası.Hatta 80 de coşa gelip ‘Tankının Paleti olayım çiğne beni paşam ‘ dememişmiydi  Din Kültürü dersinin zorunlu olduğunu duyan Hoca efendi. Emperyalizm ne de başarılıydı dostlukları yaratmada?

12 Eylül gelip çattığında işkenceden, idamlardan, cezaevlerinden etiklenmeyen tek bir devrimci kalmayınca memlekte tatlı bir huzur çökmüştü.’Onların’ çocukları başarmıştı sonunda.Kimilerinin bedeni cezaevlerinde fikirleri iktidarda, kimilerinin bedenleri  içkence hanelerde umutları da dar ağacındaydı.’Allahsız Komünistler’ müstahakkını bulmuşlardı sonunda!Türkiye’nin uluslar arası sermayeye peşkeş çekilmesinin işaret fişeği atılmıştı artık. Bu arada dünya değişiyordu tek kutuplu olan dünya için yeni bir dönem başlıyordu, İsmet paşanın dediği gibi yeni bir dünya düzeni kuruluyor ve herkes onun üzerindeki yerini alıyordu. Dost Düşman kavramlarıda yeniden belirleniyordu.    

 Kadim dost Amerika’nın eski Ortadoğu istasyon şefi Graham Fuller Kemalizmin öldüğünü  belirtiyor,  Amerikalı yetkililer ısrarla  Türkiye’yi  laik bir devlet olarak değil ılımlı islam ülkesi olarak gördüklerini söylüyorlardı.Tabi  çok geçmeden 57. Ecevit hükümeti  müthiş bir psikolojik savaşın ve sunni ekonomik darbenin sonunda pes edecekti.Peki bu elim ve vahim durumda ülke ekonomik krizin içinde iken kim kurtarabilirdi memleketi?Türkiye insanı mağdurları çok sever; üstüne biraz acı, biraz göz yaşı bolcada İslamcılık sosu kim yemezdiki 2001 Türkiyesinde bu yemeği? Ki öylede oldu. Mağdur olduklarını, ezildiklerini, horlandıklarını söyleyenler yeni Türkiye yi adalet ve kalkınma temelinde yeniden inşaa edeceklerdi. Ne de güzeldi umudun türküsü. Mağduryetlerini giderdiler yeni mağdurlar yarttılar, derin devleti tasfiye ettiklerini söylediler derin devletin rengi açık yeşile döndü, tek parti dönemindeki kitap toplamayı eleştirdiler basılmamış kitabı toplattılar,  40 larda mustafa Muğlalı 33 kişiyi kurşuna dizmişti (Mustafa Muğlalı yargılandı ve cezalandırıldı)  bunların döneminde sayı 35 e çıktı ve sözde suçlusu kimse Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacaktı,  suçlu belli oldu çok geçmeden kürtaj yapanlardı suçlular!. Mevzu bahis baş örtüsü olunca din ve vicadan özgürlüğü savunucuları, mesele cem evi olunca caminin yolunu salık eder oldular, kart-kurttunuz kürt kardeşimiz oldunuz daha ne yapalım deyip ölümü gösterip sıtmaya razı ettiler.Firavuna savaş açtıklarını söylediler, Karunlaştılar. Dedikleri gibi önce mücahitlerdi sonra müşahit oldular sonra müteahhit oldular ve sonunda her şeye müsait oldular.

             İşte bu ahval ve şeraitte dönelim yazının başına, George Orwell  in  kitabının sonundaki cümleye    ‘Artık kimin insan, kimin domuz olduğunu ayrıt edemiyorlardı’....

  

                                                                                                                      Onur DURMUŞ