Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

AŞK, SEVGİ ve EVLİLİK bir ve aynı süreçler mi? Değilse, neden?Haydar Uc

Yukarıdaki üçlemeyi her insan farklı biçimlerde de olsa kendi yaşamında yaşiyor. Aşk, sevgi ve evlilik üçlemesinin birbirini tamamlayan mı yoksa farklı süreçler mi olduğu konusunda farklı düşünceler var.

 Son yıllarda, bu üçlemede bir çözülme, bozulma ve ayrışmanın yaşandığını hepimiz  görüyor ve biliyoruz.

 Yaşanan sürecin neden ve nicinlerine ilişkin çok farklı yorumlar yapıldı/yapılıyor. Yaşanan sürecin genellikle olumsuz olduğunu söyleyenlerin yanında, toplumun giderek "ailesizlige" doğru (komünizme) gidisin belirtileri olduğu anlamında olumlayan düşünceler de var. Çünkü, bütün kötülüklerin anası özel mülkiyetse bunun ilk kaynağı ailedir.

 Kapitalist gelişmenin en ileri düzeyde yaşandığı Batı Avrupada bu üç olgu daha ileri düzeylerde kendini göstermektedir. Bu sorun, toplumsal gelişmenin düzeyiyle birebir bağlantılı olarak; ekonomik, siyasal, kültürel ve sosyal gelismelerle direkt  ilintili(mi)dir?

 Bir başka deyişle; erkek egemen düşüncenin kırımı ve kadın mücadelesinin gelişmesiyle de doğrudan bağlantılı(mı)dır?

 Ya da basit bir yaklaşımla suçu erkeklere yada kadınlara yüklemek meseleyi tarif etmekte yeterlimidir? Vb. vb…..

 Bu  önemli bir sorunu bizde  tartışarak, konuşarak ortak bir düşünce ortamı yaratabilirmiyiz diye , bu soruyu önce kadınlara sorarak onlardan gelen cevapları olduğu gibi yayınlamayı düşündük.

 Neden  öncelikle Kadınlara,  sorusuna verilecek yanıt şudur:

 Kadınlar toplumsal yaşamın her kesitinde olduğu gibi, Aşk, sevgi ve evlilikte de bu işin en ağır yükünü omuzlamaktadırlar. Dolayısıyla bunu belkide kendi cephelerinde en iyi onlar tarif edebilirler, diye düşündük!...

 Tabiiki bu sorun sadece kadınlara havale edilecek bir sorun degil; bu sorunun asıl öznesi olan erkeklerin de ikinci bölümde düsüncelerini ifade etmeleri ve karşılıklı bir tartışma ortamının oluşturulması yararlı olur düşüncesindeyiz. Tabi eger lütfedip yazarlarsa!..

 Ancak şunu söylemeliyim ki simdiye kadar gelen cevaplarda sorunun esasına yönelik, neden ve niçinleri sorgulayan yanlar cok zayıftır. Umarım ikinci bölümde sorunun ana kaynaklarına yönelik, neden ve niçinler cevaplandırılır.

 Şimdilik ilk elden gelen cevapları yayınlayacağız, daha sonra  gelenleride tabiiki yayınlayacağız.  Ayrıca yazan arkadaşların diğer cevaplara ilişkin eleştiri ve önerileri olursa tekrar yazabilirler.

 Şimdi söz sırası kadınlarda!......

 

Bir yürek ki yanmaz yürek denir mi ona

Sevmek haram yüreğinde ateş olmayana

Bir günü sevgisiz geçirdinse yazık

En boş geçen günün o gündür inan bana (Hayyam)

 

Cilem ÖZ

 Aşk insanı ansızın hazırlıksız yakalayan bir duygu ne yapacağını nasıl düşüneceğini nasıl davranacağını elini kolunu bile nereye koyacağını bilememe halidir .Niye gidip illa da birine bu kadar saplanıp kaldığını, nasıl hayatı bir anda iki kişilik bir dünyaya çevirdiğini anlamama halidir.

 Yani ciddi bir dengesizlik halidir. İçinde en çokta heyecan bulundurur. Karşındaki kişininde sana karşı duyguları aynı doğrultuda ise yavaş yavaş dengeler kurulmaya başlar dengesizlik ne kadar azalırsa aşkta o kadar kendini sevgiye dönüştürür.

 Artık neyi neden yaptığını karşındakini neden sevdiğini bilirsin, birbirinin gözlerine değil birlikte aynı noktaya bakmaya başlarsın. Doğru yaşıyorsan eğer bir şeyleri baktığın yerde dünyanın en güzel manzarasını görürsün.

 Kurallarına uyman gereken bir hayat sözleşmesi imzalarsın adıda evliliktir bunun. Evlilik çok başkadır artık toplumsal bir ilişki yaşamaya başlamışsındır içinde bolca akraba, arkadaş, sorumluluk, görev....vs barındırır.

İlk yılları kabus gibidir büyük bir iktidar çatışması yaşanır. Savaşı kazanan bir taraf olursa işte o evlilik çekilmez olur. İki kişilik hayatı, artık tek kişi yaşar. Ama bu savaşın kazananı olmazsa doğrular üzerinde uzlaşmalar başlar hiç konuşulmayan gizli sözleşmeler imzalanır. İki kişi olmayı ve karşındakinden güç almayı öğrenirsin. Birlikte yaşama kültürüdür evlilik, sonuna kadar paylaştığın tek kişidir eşin, yarattığın en güzel değerdir evliliğin.

Sorunun ikinci kısmına gelirsek bence herbiri bir sonrakinin büyümüş ve olgunlaşmış hali ayni zamanda bir önceki diğerini doğuran anası gibidir .

 

 

Ayla Berz

 

Kuslar kadar özgür olmak var ya

Kanat cırpmak sonsuzluğa doğru

Ucmak hic durmamacasına yeni diyârlara

Ayak basmak hic ayak basılmadık yerlere

Kuşlar kadar hür olmak var ya

Yükseldikce yükselmek göklere ve bulutlara

Yerçekimine meydan okumak bir çift kanatla

böyle birseydir ASK bence..

Ask sadece birini sevmek degil..

birine baglanmak degildir ASK..

Ask bence Özgürlükdür..Acidir..Mutlulukdur..imkansizlikdir..

Sevgi ise Özgürlüge kanat acmak gibidir..

Sevgi emek ister..ugras ister..güc ister..umut ister..

----

Düsündüklerimi siir seklinde ifade etmek istedim.. Ben genc bir kiz olarak bugünki evliliklerden utanmaya basliyorum..Yukarda yazdigim hic birseyi yapmadan evlilikler bitiyor..insanlar kolaya kacmaya basladi..benide üzen durumda budur..Bir evlilik sadece ASK üzerinede kurulmamali bence, sevgi ve saygi cercevesindede olmali..

 

Evliligi size ben anlatamam cünkü o duyguyu hic yasamadim..

 

ASK ve SEVGI hakkinda düsündüklerimide ifade etmeye calistim, yazdigim siir ile. Bu generationun genclerinin duygulari gelip gecici oluyor..günlük bile degil anlik yasiyorlar asklarini..Nezamanki iki tarafli emek verilirse ozaman o ask..sevgiye dönüsür..sevgi ise saygiya dönüsür..ve bu iliski evlilikle noktalanir..

 ELİF ŞAFAK - AŞK "Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. "Aman sakın kendini" diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği:"Bırak kendini, ko gitsin!" Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır,harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne var...

 

Ayfer BER

Öncelikle böylesi bir çalışmayı gerçekleştiren her zaman etkinliklerimizin başarısı için çaba sarfeden ve bir yönetici gibi çalısmalarımıza katkı sunan benimde cok deger verdigim Haydar Uc´u yürekten kutluyorum böylesi güzel bir çalışma için.

Bana yolladığı mesajda kadınlarımızla söyleşi yapmak istedigini konusunun aşk,sevgi ve evlilik oldugunu yazınca benimde düsüncelerim bir anda farklı yöne çevrildi. Bende hemen konu hakkında düsüncelerimi onunla paylasacagımı belirttim.

Yazıya tam başladımki kapı calındı.Tesadüf evimize gelen komşumuzun hikayesi benim belkide anlatacaklarımdan dahada önemli ve gerçek hayatın ta kendisiydi.Aşk sevgi ve evliligi yaşayan ve üc ay önce kocası ben seni artık sevmiyorum deyip evi terk eden ve yabancı bir kadınla yaşamaya devam eden bir kadının hikayesini sizinle paylaşmayı uygun gördüm.

8 yıl önce tanıştığı eşine aşık olduğunu ve birbirlerini cok sevdiğini anlatınca gözyasları sel gibi akıyor kadının gözlerinde.

Cok yoksulluk çektiklerini severek evlendiği icin çektikleri sıkıntıları ailesiyle paylaşmadığını eşinin onu hic bir gün terk edeceğini hic beklemedigini ve kendisinin ise bu durumu hiç hakketmedigini söylüyor.

Merakında eşinin tercih ettiği kadını görmek için onu uzakta gördügünü eşinin ise bir barda günübirlik ilişki süren bir kadını seçtigini ise gururuna hiç yedirmediğini söylüyor. Her seferinde bari iyi, güzel, akıllı birini tercih etseydi anlarım diyor.

Eşi terk ederken hamile olan eşinin zoruyla cocuğunu aldırtan bu kadının öfkesi ne yazıkki halen eşinden bahsederken öfke duymaması beni dahada şaşırttıyor. Bizim güzel bir evliliğimiz vardı, demek insan hiç yanındaki insanı tanımıyormuş diye ekliyor kadın...

Bir yandanda cocugunun gelecegini düşünüyor.Onun gibi binlerce kadının hikayesi var.  Hatta bu tür insanlar hep eşinin açıgını yakalasınlar diye beklerler. Evini terk ederken söylediği cok temiz, cok titiz eşim, herşeyime karışıyor diye şikayette bulunması cok anlamsız geliyor.

Eşini yaşamının bir parcası yapamayan insanın dışarda bazı haklardan bahsetmesi benim için cok fazla ifade etmiyor.

Güzel baslayan aşk, sevgi ve evliligin yerini çıkar, zevk ve günü birlik ilişkiler yer alınca ne saygı ne sevgi nede evlilikler kalıyor....Tıpkı günümüzdeki evlilikler gibi. Düğüne gidip geri dönüyoruz, bir kac ay sonra ise boşanan çiftlerin sayısı hic az değil.

Bende bu gerçek hikayeden sonra kısada olsa kendi düsüncelerime biraz yer vereyim.  Aslında tam yazmaya baslayıp güzel duygularla devam edecegim düşüncelerimin arasına bu kadının hikayesi girince benimde düşüncelerim biraz daha farklılaştı.

SEVGI; ASK VE EVLILIK

ASK: Aşkı tanımlamak zor bir sey. Bence anlatılmaz aşk yaşanılır. Tutkulu bir sevgidir aşk, zor ama herkesin yaşadıgı bir duygudur.Aşk insana büyük acılar yaşatır,çünkü gercek aşklar hep acı sonla biten aşklardır. Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı , Memu Zin gibi destansı aşkları hep duyduk...Bence aşkı bilince çıkarıp onu sevgiyle harmanlamazsak ve akıllı davranıp etkisinden kurtulmazsak cok büyük bir boşluk yasayabiliriz. Bunun yerini sevgiye bırakmalıyız

Sevgi-Herseyden önemlisi baskasını sevmek icin insanın kendisini sevmesi ve deger vermesi gerekir. Sevgi sadece bir insana karşı duyulan bir bag degil,bir çiçegi sevmek, hayvanları,dogayı sevmek,yaptıgı işi sevmek,  insanları sevmektir bence . Hayatı sevip mutlu olmaktır herşeyle. Inasanın birisini, birilerini sevmesi yaşama bakış açısıyla ilintili bir durumdur. 

Evlilik. Iki kişinin karşılıklı bir şekilde  çıkarsız aynı ortamı paylaşmasıdır evlilik. Bence evlilik arkadaşlıktır, dostluktur,komşuluktur, uzun vadeli seviyeli birlikteliktir, sabırdır, sefkattir ve paylasımdır evlilik......

 

YAŞAMAK VE SEVMEK ÜSTÜNE

İçli bir ezgi tadında yaşamak istiyorum.
-her söyleni
şte güzelleşen-

Şarap tadında sevilmek
-en iyi ba
ğ bozumlarının ürünü-

ve sevmek
şiircesine

Yepyeni bir dünya için
de
ğişmek ve değiştirmek hiç durmadan

ve usulca ölmek sonra
-tohuma durmu
ş çiçek gibi-

İNSAN olmanın sevinciyle
ve sonsuz hüznüyle ard
ında
ayd
ınlık bir sabah bırakmanın

KUTSIYE BOZOKLAR

 

Fatma Imak

 

Ask, sevgi ve evlilik benim düsüncemde bir cogumuzun yasadigi ve acikcasida yasamasi gerektigi duygular ve birliktelikteliklerdir ama anlamlari birbinden farklidir.

Ask aslinda insanin bünyesinde kimyasal olarak karsi cinse duydugu bir duygudur.
Ask olayinda mantik yoktur, sadece o insan vardir ve senin o insana karsi olan yogun duygularindir. Ask kalicida olabilir ama genelinde gecicidir cunku mantigin devreye girdigi anda daha iyice analiz ettigin zaman realiteyle yuzlesirsin ve cogu zaman Ask gözlemsel oldugu icin genelde son bulur. Zaten kalici olursada sevgiye yol verir.

Sevgi diger tarafta akillica sevmektir yani karsindaki insani her yonuyle olcup bicmektir ve evet bu insan diyebilmektir nihayetinde. Sevgi kalicidir, uzun vadelidir ve fedakardir. Aska nazeren sevgi birlikteliklere yol acar ve onemli kararlar sergiler sonucunda mesela evlilik veya ebeveynlik gibi.

Evlilik ise iki insanin birbirini bulmus olmalaridir yani birbirilerini yasadikca, tanidikca ve en onemliside paylastikca sevmis olmalaridir. Butun evlilikler sevgiyle baslar cunku hayati bir karardir ve iyice dusunulmustur, tabi arada askla baslayanlarda vardir ama pek nadirdir. Evlilik iki insanin gercekten birbirlerini sevdikten sonra „ben onsuz hayatima devam edemem kararidir“ veya „bu insan benim hayat arkadasim olacak kisidir“ dedigimiz insanadir genelde yani aska nazaren daha ince dusunulmustur.

 

Gula sor î te diçinim te dîn im ber bêhna xwe
Sibê û navroj û êvarê te av didim bi xwîna xwe
Sed salê min qediya ku sekinîme li hêvya te
Ji dil û can te dixwazim, feda dikim jîyana xwe
  (ADAR JIYAN)

EVLILIKLER DÜN VE BUGÜN:

Arkadaslar, feodal toplumlardaki evlilik anlayisi bugünkine nazaren cok farkliydi. Bizden bir önceki kusaga bakarsak simdiki gibi karsi cinsten insanlar birbirlerini yakindan taniyamiyordu, beraber zaman geciremiyordu, tam tersine atalari tarafindan uygun bulunduklari eslere veriliyordu. Gercekten, atalarimiza sorarsak birbirlerini severek ve anlasarak evlenenlerin sayisi azdir. Bunun ötesinde, o zamanki normlar ve beklentiler farkliydi. Bu hem yasadigimiz toplumdan hemde yasadigimiz ülkeden ve onun sundugu sistemden de kaynaklaniyordu ve erkegin rolü cok farkliydi.

 

Kadinlarimiz her ne olursa olsun yasadiklarina boyun egmek ve katlanmak zorundaydilar. Kadina karsi siddet simdiki gibi kinanmiyordu, aile ici sorunlara mudahele edilmiyordu. Sivil toplum örgütleri yoktu. Kadin haklari daha yeni yeni olusuyordu ve bugünki gücünü elde etmemisti. Kadinlar cogu alanlarda yoktular ve bu yok oluslari onlari özel hayatlarindada yok olmaya mahrum birakti.

 

Yani o dönemlerde klasik gözlemlenen olay suydu: kadin küser babasinin evine gider ve onlarda sonra esleri baristirirlarda ve arada birde kocayi ufak tefek tartaklarlardi, ama üzülerek belirtmek isterimki bu kankiren olmus ve sürekli kanayan bir yaraya bant yapistirmak gibiydi, ama sorunun temeline inilmiyordu. Ayrica inilmek istenilsede inilemiyordu cünkü Egitim seviyesi düsük ve bilincsiz bir generasyondu, atalarindan gördüklerini kendilerine temel olarak alip o cercevede devam ediyorlardi.

Ama simdilerde artik öyle degil. Kadinlarimiz cogu saflarda ve alanlarda yer aliyor ve bir o kadar egitimli ve bilincliler ve bunun ötesinde Kadin haklari ve insan haklarindan haberdarlar ve erkek hegomanyasina hayir diyebilecek gücteler. Ayrica artik bir cok Sivil toplum örgütleri ve Kadin örgütlenmesi var ve kadinlar eskisi gibi caresiz, kimsesiz degiller. En önemlisi ekonomik özgürlüklerini elde etmis durumdalar ve kendi baslarinda hayat kuracak imkanlara sahipler. Yani eskisi gibi baba evine siginip, sabah aksam boyun büküp aglamak zorunda degiller.

Simdi diyeceksinizki bugünki bosanmalarin sebepleri nelerdir o zaman? Bunun bir cok sebepleri var benim görebildigim kadariyla. Birincisi, insanlar cogu yasadiklari tatsizliklara gögüs germek istemiyorlar ve acikcasi bosanmayi kendilerine en yakin cözüm olarak görüyorlar ve buda bence üzücü ve aci.

 

Keske cogu evliliklerde olan komunikasyon sorununu cözüp konsabilinseydi esler arasinda, cünkü bircok biten evliliklerde gördügüm ciftler belirli bir asamadan sonra artik sorunlari, kendilerini rahatsiz eden seyleri dile dokemiyor ve birbirleriyle komunikasyonu kesip birbirlerine avukatlari araciligiyla ulasma durumuna gelmislerdir.

 

O yüzden karsilikli oturup, birbirini dinleyip, birbirini anlayip sorunlara ortak cözüm bulabilmek cok önemlidir ve bu basarilabilirse ve hele heleki bu bilincli bir sekilde yapilabilinirse bircok beraberlikler kurtarilabilinir.

Ikincisi ise karsilikli saygiyi kaybetmemeli ve sahiplenip birbirini kontrol etmekten vazgecmeli. Demek istedigim sudurki, insanlar evlendikleri zaman birbirlerini mali mülkü degildirler bu beraberligi gönül rizasiyla secmislerdir ve istedikleri icin o iliskiyi beraberligi yasamaktadirlar. Onun icin birbirini sikmanin, deli gibi kontrol etmenin anlami yoktur, yani burda Darwin kurallarini uygulamiyoruz, kimin gücü kime yeter gibisine hareket etmemeliyiz sunu bilmeliyizki hertür beraberlikte iki tarafta ayni haklara sahiptir, hic bir taraf digerinden üstün degildir. Bu konuda kendimizi bilinclendirip o cercevedede hareket etmek zorundayiz, yani sadece bunlar lafta kalmamali, güzel sözcükler olmamali tam tersine bir yasam tarzi olmalidir. Sunu aklimizda tutmaliyiz arkadaslar insanin evliliginde bir özeli olmalidir ve bu özele saygi gösterilmelidir yani evlilkler cercevesinde sinirlar olmalidir ve bu sinirlar ihlal edilmemelidir.

 

 Ayrica bir ciddi sorunda insanlarin birbirlerini degistirmeye kalkmalaridir. Evlilikler bu durumlardada bitiyor cünkü kabul edip evleniyorsun ve sonra yep yeni bir insan yaratmaya calismak istiyorsun buda olumsuzluklara sebep oluyor ve neticesinde evliligi bitiriyor, cünkü evliliklerde birbirine uyum saglanir ve bir beraberlikte yapilmasi gereken seyler yapilir ama insanlar yeniden yaratilmaz.

 

Bu bir sefer doganin kanununa aykiridir ve bir insan kendisi olmadiktan sonra, ve habire sekilden sekile sokulduktan sonra ne kendisine nede icinde oldugu evlilige katkida bulunur ve sonunda kacar cünkü kendine geri dönmek ister.

Birde bugünün kadinin günlügü bugünün erkegine göre daha zor ve yogundur. Üzülerek belirtiyorum ki hala evlilik yükünün bir büyük orani kadinlarimizin omuzlarindadir. Bugünün kadininin bir cogu erkekler gibi calismaktadir ve bunun yani sira annelik ve ev hanimligi görevinide tek basina üstlenmektedir.

 

Bu yogunluk ve yükün tek tarafa yigilmasi kadinlarimizda mutsuzluk, depresyon ve esitsizlik duygularina sebep oluyor ve icinde bulundugu iliskiden kacmayi seciyorlar. Oyuzden hayatin her alanini paylasiyorsak ev ici ve disi gorevleride esit bir sekilde paylasalimlimki esitsizlik olmasin veya haksizliklar dogmasin.

En son olarakta evliklerde artik icinde yasadigimiz cag ve teknolojinin verdigi imkanlardan dolayi ciftler birbirleriyle fazla zaman gecirmemekte hatta ve hatta aile olarak fazla zaman gecirilmemektedir ve evlilik semsiyesi altinda bireysellesmis hayatlarin olusmasidir.

 

Gercekten bilancosunu yaparsak günde esimizle veya ailemizle ne kadar zaman beraber geciriyoruz, belki bir veya iki saat. Onun gerisindeki zaman is haricinde ya televizyon karsisinda ya bilgisayar karsisinda yada telefonda geciriliyor, oyuzden beraber verimli zaman gecirmeyede ozen gosterelim. Aksi takdirde bireysel yasamlar olusuyor ve insanlar birbirlerinden uzaklasiyor. Tabi bu bilincli veya bilincsiz bir sekilde oluyor ama yasaniliyor

. Arkadaslar, evlilikler bir beraberliktir, paylasimdir, anlayistir ve bu kelimer agir anlamlar tasimaktadirlar ve elde edilmesi icinde ciddi ve bilincli emek istemektedirler ama imkansiz degildir.

 

 Eger kendimizi oturup söyle bir öz elestirirsek ve bu cercevede evet ben surda sunu yapabilirim veya su konularda haksizim veya su konularda daha esnek olabilirim veya karsimdaki insandan sunlari bekliyorum diyorsaniz, o zaman sadece demekte kalmayin ve harekete geciniz.

 

Bu hem sizi mutlu kilicak hemde icinde buludundugunuz iliskiye farkli bir yon veya farkli degerler katacaktir.

Hazırlayıp sunan:Haydar Uç 29.05.2010