Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Dersim'deki Kemalist damar

 Anayasa referandumunun sonuçlarıyla ilgili sayfalarca yorumlar yapıldı. Şimdi ise bu yorum ve analizlerden lokale inerek tıkalı damarlara anjiyo yapmanın zamanı. Çünkü boykot, her ne kadar başarılı olduysa da Bölge'de, soru işaretlerine yol açan Bingöl, Bitlis ve Dersim gibi kentler de vardı. Hiç kuşkusuz soru işaretlerine sebep olan illerin başında Dersim geliyor. İki nedeni var bunun. Boykotun etkili olmadığı Dersim'de belediye BDP'nin elinde. İkincisi, Dersim'in bölgenin 'en politik, ilerici ve muhalif il'i sayılması.

Dersim'in yüzde 81 'Hayır' ile Türkiye birinciliğini kaparak CHP'nin kalesi görüntüsünü vermesinde elbette Kılıçdaroğlu faktörü etkili olmuştur (bazı sol partilerin de 'Hayır'cı cephede saf tuttuğu unutulmamalı). Yalnız, sonucu sadece hemşericiliğe ve aşiretçiliğe bağlamak kolaya kaçmak olur.

Tarihsel olarak baktığımızda, çok partili sisteme geçildiğinden beri Dersim'in celladına (CHP) bağı artarak sürmüştür. Stokholm sendromunun ötesinde, Kemalizm, Dersim'in genlerine yerleşmiş ve asimilasyonda dinamo rolü oynamıştır. Kürt hareketinin gelişip güçlenmesiyle kısmen bir kırılma yaratıldıysa da, özünde değişen bir şey olmadı Dersim'de. Sömürgeciliğin izinde asimilasyon siyasetinin Dersim'de sonuç verdiğini itiraf etmek gerekir. Solun asimilasyon karşısındaki basiretsizliği ayrı bir yazının konusu.

'38'de on binlerce Dersimlinin kanına girmiş olan devlet partisi CHP'den sıyrıl(a)maması Dersim'in trajedisidir. '38'le de sınırlı değil Kemalizm'in Dersim üzerindeki zulmü. Bütün darbelerin, Kürtlere karşı yürütülen savaşın mayası olan tekçi Kemalist ideoloji, Dersim'i acılara boğmuştur. Kızılbaş olan Dersim'in dini kimliğini yok sayan, Sünni İslam merkezli devlet kurumu olan Diyanet İşleri'nin mimarı da 'modernist, çağdaş ve laik' CHP'den başkası değil(di).

Yaklaşık iki ay önce, Seyid Rıza'nın heykelinin açılışına katılımın sadece yüzlerce kişi ile sınırlı kalması; iki hafta sonra, O'nu idam ettiren CHP'nin Dersim mitingine on bini aşkın insanın gitmesi, Dersim için yüz kızartıcı anlardan biriydi. Kılıçdaroğlu ile birlikte Dersim'de bir hareketlenme seziliyordu, lakin bu kadarı şaşırttı galiba. Mitingde bulunan binlerce Dersimli, özünü inkar eden 'Nasrettin Hoca'nın soyundan gelmiş' Kılıçdaroğlu'nu alkışladı. Ki bu Kılıçdaroğlu, Kürt kelimesini bir kez olsun ağzına almayan, 'tek millet ve tek dil' şiarının temsilcisi. Binlerce Dersimli, çocuklarına 'terörist' diyen birini alkışladı coşkuyla. Ve mitingdeki kalabalık sandıkta hissettirdi kendini.

Ortaya çıkan manzarada Dersim'in yerel demokratik, sol ve yurtsever kuvvetlerinin de sorumluluğu vardır. Politik çok bölünmüşlük başlı başına bir dezavantaj. Buna rağmen Kılıçdaroğlu'lu CHP daha yaygın ve etkili bir biçimde teşhir edilebilirdi. Dersim'e gelen bütün düzen partileri protesto edilirken miting için gelen CHP, neden protesto edilmedi mesela? Bir-iki soru daha. İlerici, devrimci ve yurtseverlerin toplam ağırlığı Dersim'de yalnızca yüzde 30 mu? İlçelerdeki (Hozat'ı saymazsak) dibe vuruşun sebebi nedir? EMEP, bölgedeki hassasiyeti göz önünde tutup, tabanını neden Dersim'de boykota yönlendirmedi? Dersim'de ortaya çıkan sonuç -rejimden başka- kime yaradı?

Dersim'de son yıllarda artan yozlaşmaya, apolitikleşmeye ve toplumsal olaylar karşısındaki duyarsızlığa da değinmek gerekiyor. Özellikle de duyarsızlığa: 13.07.2010'da, basında çıkan iki görüntü, o günü ve bugünkü duyarsızlığı anlatmaya yeterli. Görüntülerden biri, Dersim'de yanan ormanları, param parça edilmiş gerilla cesetlerini ve buna karşı ayaklanan binlerce insanı, kepenk kapatmış esnafları veriyordu. Burjuva basınının verdiği karede ise, Dersim'in Munzur Beach/Plajıyla Bodrum Türkbükü kıyaslanıyordu. Neredeyse bütün Bölge illerinde halk sokaklarda, kepenkler kapalı ve yas ilan edilmişken Dersim'in plaj görüntüleriyle önplana çıkması birçok Dersimliyi rahatsız etmiş olsa gerek.

Bütün bu tablodan bazı sonuçlar çıkarmak şart artık. Öncelikle kendi kendimizi kandırmayı bırakmalıyız. Dersim, ne 'kazanılmış bölge' ne de bütün Dersimliler bizden. Referandum sonuçlarına bakmak yeterli. Zorumuza gitse de, Dersim, bugün şiirlerde, türkülerde, marşlarda ve sloganlarda ezberlediğimiz pozisyonunda durmuyor. Geçmişte yaratılan değerler üzerine kuru Dersimcilik edebiyatı artık zarar veriyor. Sömürgecilik, CHP üzerinden kalıcı ve güçlü bir damar yakalamıştır Dersim'de. Bu damara müdahale edilmez, Kemalizm'in etkisi kırılmazsa Dersim'in komple düşme ve Tuncelileşme tehlikesi vardır...

Düzgün YILMAZ