Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

 

 

Kurmeş köyü Dersimin Pertek ilçesine bağlı olup  Pertek'e 17 Dersim merkeze 90 km uzaklıktadır, yaklaşik 200' e yakın Haneden oluşmaktadır. Köyümüzün coğrafi yapısı dağlık ve engebelidir düz ovalara rastlamak mümkün değildir, genellikle Meşe ağaçlarından oluşan bitki örtüsü Badem, Ceviz, Dağ Alıç’ı, Çedene,Darduğan vb meyve ağaçları da bulunmaktadır.Yaşamlarını büyük çogunlukla hayvancılıkla geçindiren köylüler tarımla da uğraşmaktadırlar. Buğday,Arpa ve Sebzenin yanında yaz aylarında Bostan da ekilmektedir. Sulu tarım alanı hemen hemen yoktur, yazları kurak kışları ise soğuk ve karlıdır.  

Tarih

 

Eski Mezar Taşları 

Yörenin tarihi hakkında yeterli bilgilere sahip değiliz. Fakat bildiğimiz bu bölgenin de Doğu bölgesi ile Anonim bir tarihe sahip olduğudur. Sırasıyla Huri- Mirtanni, Urartu,Med, Pers, Artaksiad, Sasani, Bizans ve Arap dönemlerini yaşamışlardır.Hatta 1514 Çaldiran savaşi öncesi bölgede süren etnik savaşlardan dolayı özellikle Alevilere yönelik kıyımlardan kurmeş köyünün de nasibini aldığı ve kısmen bölgeyi terk ettiği anlatılır.Köyümüz tarihi boyunca yoğun göçler vermiş,köy giderekten boşalmaktadır. Köyümüzde alevilerin yanı sıra hıristiyanlığı benimsemiş diğer toplulukların da izlerine raslanmaktadır. Örnegin belli alanların isimlerinin ermenice olduğu anlaşilmaktadır bu alanların bazıları şunlardır: Bargiyan,Anikele, Ruygoman, Vank, Gıraban, Barzingan, Korte Istevıran vs. Kilise Tarlası diye adlandırılan yerde eskiden Ermenilere ait bir kilisenin ve değirmenin olduğu anlatılır. Kurmeş kelimesi tamamen kürtce bir kelime olup, siyah fes anlamına gelmektedir. Eskide büyük bir köy olduğu, köy çevresinde halen varlığını koruyan 3 büyük mezarlık alanlarında görmek mümkündür.  Bugün Erzincan İliç ilçesinde, Sivas’ta ve henüz bilmediğimiz bir çok yörede Kurmeşlilerin yaşadığını biliyoruz.Köyümüzde bulunan kilise tarlası olarak bilinen bölgede eskide Ermenilerin yaşadığı ve bu bölgede yapılan kazılarda kiliseye ait köşe taşlarının çiktigini köylülerimiz anlatırlar.Köyümüzün eskide Ğıraban veya Deşt denilen yerde kurulu olduğu anlatılmaktadır. Bugün Deşt denilen bölgede yapılacak arkeolojik kazılarda eski kurmeş köyünün kalıntılarına rastlanılacağı belirtilmektedir.

Kürmeşte göç edenlerin bugün yaşadıkları bazı alanlar kesin olmamakla birlikte şöyle tespit edilmiştir.Sivas'ın bir çok köyü bunlardan bilinenler Zara ilcesi, Hafik ilçesine bağlı 14 köy,yalıncak köyü,Aktaş,Değirmen Boğazı,Pir Hüseyin,Benli Kaya,Terekli,Aluçlu Ağıl,Yalnız Ağıl,İn Köy, Evci, Demirci,Derince,İnandık,Kabalı ,Divriği ilçesine bağlı,çamurlu,Pingen(adatepe) Kırıklar ve Zeynekler mezrası(bu mezralar Çoban durağı köyüne bağlı)Şahna,keklik Pınarı ,Burmahan ve Sırçalı köyleri(buna ilişkin kaynak olarak Cemşid Mar Koçgiri Destanı kitabında bilgi edinilebilir)Malatya,Erzincan’a bağlı Şemik ve Kömür köyleri Ilıç ilçesinde yaşayanlar ve kemaliye ilçesine bağlı,Ağıllı,Dilli,ve Yokuşbaşi köyleri Kayseri Sarız’lıda Darıdere’nin tamamı kürmeşli olmakla beraber Ördekli,Çarsak,Tavla ve Kıtıkrat(bu dört köyde karışık yaşanıyor),Gümüşhane Kelkit ilçesine bağlı Ağdağ, Semik,Kömür, Erzincan'a Bagli Mıxar ve Gırmana köyleri,İstanbul’un çesitli semtlerinde ,özellikle Okmeydanı’nda yoğunluklu olarak yaşamaktadırlar,kimilerine görede Kermansah (İran’a kadar uzanan bölümde)ve Suriye’de (hatta yakın geçmişte birileri köye gelerek atalarının buralı olduğunu belirtmişti de köylüler bayağı bir şaşkınlık geçirmişti) yaşadıkları bilinmektedirler,1200 li yıllarda kurmeşlilerin kermanşah’da geldikleri veya onların bu bölgede gittikleri bilgileri ise kesinlik kazanmamıştır.

Bugün ki durumda kurmeşte 150’ye yakın bir nüfus barınmaktadır,evlerin çogu boş ve hatta bazıları bakımsızlık ve sahipsizlikten harebe durumundadır.Köyümüzde 80 li yıllarda yapılan Orta okul ve sağlık evi kullanılmamaktadır. Yazımızın giriş bölümünde de belirttiğimiz gibi köyümüz tarihin her döneminde yoğun göçlere ve baskılara mahruz kalmıştır,bugün sadece Avrupa ülkelerine göç eden köylülerimizin yaklaşik 1500’e yakın bir nüfusa ulaştıkları gözlemlenmektedir.Giderek kalabalıklaşan fakat bir o kadarda biribirlerinden uzak ve kopuk yaşayan,gerek Avrupa’da ve gereksede ülke metropollerinde bulunan kürmeşlilerin yardımlaşma ve dayanışma iradelerini canlı tutma,kültürümüzün bir parçası ve hatta en önemli ögesi olan gelenek ve göreneklerimizin yaşatılması,insanımızın manevi anlamda bir birliktelik yaratarak kürmeşte bulunan köylülerine destek çikmasi ve onların sorunlarına ortak çözüm üretmesi gibi bir çok nedenden dolayı kurmeş dernegi kuruldu.Kurmeş derneği tabiki yalnız kürmeşle sınırlı olmayıp bölgenin sorunlarınada ortak olma ve çözümler üretmekle görevlidir,bu nedenle Avrupa’da kurulan fdg.’ye(Avrupa dersim Dernekleri Federasyonu) katılma kararı almış ve federasyonun kuruluş çalismalarindada bulunmuştur. Gelinen aşamada FDG ile ilişkilerini durduran derneğimiz kurluşundan bu yana bir çok aşama kaydetmiştir.2008 yılından 170 aktif üyeye ulaşan derneğimiz bugün çesitli çalismalar içindedir. 

 Tarihi eserler:  

 

Qerip

Gelin Taşları,ve Mağaralar önemli tarihi eserler olarak biliniyor.Magaralar bölgesinde de toplam 4 büyük olmak üzere ufak bir çok mağara vardır. Mağaraların En kücügü 15 m2 en büyügü 300 m2 genişliginde olup iki katlı mağaralarda vardır.Bir mağaranın ortasında çesme de bulunmaktadır Bunların yanı sıra köyümüzün mezarlığında bulunan Qerib’ de önemli bir ziyaretgah olarak bilinir, Bu Mezarlar yani Qerib Ağbabanın ölümünden sonra Kürmeşli (Orcanlı) bir hayır sever olan Kemal Alkaç tarafından etrafı ve üstü kapatılarak türbeye çevrilmistir.Şu anda “Ağbabanın Türbesi” olarakta adlandırılmaktadır. 

  Folklor:


Köyümüzün Folklorü, Doğu Bölgesinin genel Folklorü içerisinde yer aldığında bunlarla da bir uyum içerisinde olduğu görülmektedir.Giyim ve Kuşam erkeklerde Şalvar ,Yelek ve başlarında kasık Huni şeklinde bir Külah etrafında bir Puşu sararlardı ki bu Doğu bölgesinde kullanılan “Şaşik” denilen başlıklar gibidir. Günümüzde ise bu giyim tarzı terkedilmiştir.
Kadınlarımızda başinda beyaz ve etrafı renkli boncuk veya benzeri şeylerle süslenmiş bir Fino taşirlardı.Günümüzde halen taşiyanlar vardır.Yöremizde oynanan Halk oyunları çevre köylerle benzerdir. Saz, Davul Zurna veya Klarnet eşliğinde oynanan oyunlardan bir kaçı, Nare, Karaçor, Gowend, Nure,Tanzara,Deli loy sayılabilir.
 

 

El Sanatları: 

 

Kürmeş yöresinin El Sanatları diğer tüm kültür ögelerinde olduğu gibi esasen Doğu Bölgesinin diğer yöreleri ile Anonim benzerlikler taşimaktadırlar.Köyümüzde Dokumacılık ön plana çikmaktadir. Kilim,Halı,Yastık,Çanta,Cicim,Keçe,El Çantasi,Çorap, Sırt Çantasi,Heybe, Kuşak,Örken,İp sayılabilir.Dokularda işlenen Motifler genellikle Urartu dönemi Arya sanatı ile benzerlik göstermektedir.Dokumada Yün temel malzeme olarak kullanılmaktadır.Çuval ve Kara Çadir dokunurken Keçi Kılı kullanılmaktadır, doğal renkler seçilmekte ve kullanılmaktadır.Yayık yaymak için Meşk’te yapılırdı.

                                                           Mutfak

 

Yaşam ve Doğa koşulları nedeniyle köyümüzün mutfağı hayvansal ve bitkisel malzemelerden oluşmaktadır.Doğal olarak yetişen Yaban Bitkileri, Un, Süt, Tereyağı, Yoğurt, Çökelek,Peynir,Kavurma kullanılarak yemekler yapılır.Başlıca Yemeklerimiz:Babiko, Gömbe,Keşkek,Bişi,Patila,Şirekurt. 

 Gelenek ve Görenekler 

 

Diş Ediği

Çocuklar doğduktan bir kaç ay veya bazen 1 yılı aşkınbir süre sonra ilk dişini çikarmaya başlarlar.Diş çikarma halkımız tarafından genellikle bir törenle kutlanmaktadır. Yiyeceklerin ögütülmesinde, ezilmesinde, parçalanmasında birinci derecede rolü olan dişin ortaya çikisi nedeniyle düzenlenen bu tören ve eğlencede yiyeceği kutsama, çocugun rızkını artırma, bereketi çogaltma gibi dilekler yatmaktadır. Bu törende çocugun dişlerinin sağlam ve düzgün olmasına yönelik de bir dizi geleneksel uygulama ve pratiklere de baş vurulmaktadır. Kürmeş köyü ve civarında bu gelenek genellikle Edik dağıtımıyla yapılır.Çocugun ilk dişi düştüğünde genellikle birilerinin ardında veya çocuk bir dilek tutarak kendi arkasına atar.Diş ağrısı esnasında ise ağaca bir çiviyle bir kağıt asılır böylece ağrının hafifleyeceğine inanılır.


Kirvelik

Kirvelik; yöremizde "Kirva" ismiyle tanımlanmaktadır.
Kirvelik, kısaca birbirine daha yakın olmak iki ailenin, ailelerden birinin sünnet töreni masraflarını karşilamasıyla oluşan bir sanal akrabalık kurumu olarak tanımlanabilir. Kürmeşte bu durum biraz daha farklı uygulanır, Kirvenin yaptığı masrafları çocugun ailesi hesaplar ve bir jest olarak Kirvanın yaptığı masraftan fazla olacak şekilde geri öder, bu geleneğin bir parçası olarak yöremizde kök salmış fakat günümüzde kirvelik yapan kişi bu durumu kabul etmeyebilir. Kirve, sanal akrabalık kurulacak olan ailenin erkek çocugunu sünnet esnasında kucağına alarak çocugun acı çekmemesi için destekte bulunacak ve aynı zamanda törenin ekonomik giderlerine kısmen de olsa katkıda bulunacak olan kişidir. Kirvelik kurumu aracılığıyla nasıl çocuklarini birbiriyle evlendiren kimseler bir hısımlık ilişkisi içerisinde iseler, birbiriyle kirvelik ilişkisi içerisine giren ailelerde kalıcı bir dostluk ilişkisi kurarlar.Kirvelik yöremizde aynı zamanda aradaki dargınlıkların ve düşmenlıklarında sona ermesinde önemli bir silahtır. Kirvelik kurumu geçmiştedaha yaygın olmasına karşin günümüzde de halen geçerliliğini sürdürmektedir.Kirvelik yoluyla kurulan ilişki ölene kadar devam eder. Kirve çocuklari arasında evlenme yasağı vardır. Bu yasak kirveler arasındaki ilişkinin daha serbest dolayısıyla da daha güçlü ve kalıcı olmasını sağlamaktadır.



Evlenme

Evlilik iki gencin tanışarak biribirlerini sevip hayatlarını birleştirdikleri bir kurumdur.Evlilik iki bireyin yaşamlarını birlikte sürdürmeleri noktasında bireysel olmakla birlikte evlenen gençlerin aile ve yakınlarınında kendi aralarında akrabalık bağları oluşturmaları açısından toplumsal bir olgu olarak algılanır. Kürmeşlilerde düğün, köyün tamamını içine alan bir faaliyet olması nedeniyle bir “bayram” anlamı kazanır. Evliliğin aşamaları sırasında yapılan törenlerin bazıları yeme-içme, eğlence havası içinde geçerken, bazıları ise düğün öncesi şayet gelin veya damadın yakınlarından biri vefat etmişse“ağıt” görünümündedir.
Evliliğin tümünü içine alan töre ve törenlerin sergilendiği aşamalar köyümüzde şöyle sıralanabilir:

A. Düğün öncesi
I. Görücülük , kız isteme
II. a. Söz kesme
b. Şerbet
c. Nişan
III. Düğün okuntusu
IV.
Çeyizin gitmesi ve sergilenmesi
V. Düğün

 

 

 

Her iki taraf da hazırlıklarını tamamladıktan sonra kız evinde daha çok kadınların katılımıyla nişan töreni yapılır. Erkek tarafı gelin için alınan takıları takar ve diğer hediyeleri verir; karşilığında kız tarafı da hediyeler verir. Nişan töreni isteğe bağlı olarak yemekli de olabilir. Eğlencelerle bu mutlu olay aynı zamanda kutlanmış olur. Nişan, hem evliliğe atılan bir adım, hem de her iki taraf için bir tanışma ve uyum, düğün için kararlaştırılan sürenin başlangıcı anlamlarına gelmektedir. Eğer taraflar arasında herhangi bir anlaşmazlık ortaya çikarsa nişan bozulabilir. Ancak bu, hiçbir zaman tercih edilen bir durum değildir.Bundan sonra düğün aşaması gelmektedir. Öncelikle çevredeki insanların düğüne çagrilmasi gerekmektedir. Düğüne çagri aşamasında son zamanlarda u geleneklerin dışına çikilarak köyde bulunan kişilere “davetiye” dağıtmaktır (eskide heybe ile at sırtında davetiye yerine elma vb verilirdi). Köy evi yerine düğün salonları tercih edilmektedir.Bunun için uygun bir kişi görevlendirilir ve bu kişi köyü dolaşarak davetiyeyi dağıtır. Biz burada Köy düğünlerimizden bahsedeceğiz. Masallarda her ne kadar kırk gün kırk gece süren düğünlerden söz edilse de, köyümüzde düğünler genellikle üç gün sürmektedir. Son zamanlarda ise yalnız hafta sonları olan iki günlük düğünler hem ekonomik hem de sosyal açıdan tercih edilmektedir.Eskiden düğünler köyde yapılırken salıdan perşembeye veya cumadan pazara kadar sürerdi.Düğün günü gelen konuklar beraberlerinde çesitli hediyeler getirirlerdi, düğüncüleri düğün sahipleri çalgilarla karşilarlardı.

                                                       Ekonomi

 

  Köyün ekonomisi tarim ve havanciliga dayalıdır. 1980 yillarinda 16. 000 kücük bas hayvan beslerlerdi. Basta Elazig, Tunceli ve Erzincan yasiyan insanlarin tulum peyniri ihtiyaclarini karsilamada ilk siralarda yer alirlardi. Simdi 2000 e yakin kücük hayvan beslemekteler. Köylüler ticaretle ugrasma gelenegi eskilere dayanmaktadir. 1980 lerden önce her evin 100 ile 500 arasi koyunu vardi. Koyun sütünde peynir ticareti yapilirdi. Yayla yasaklari sonucu bu alan tamamen cöktü. Avrupada 350 yakin aile yasamaktadir. Insanlar genellikle ticaretle ugrasmaktalar. 130 yakin ailenin ticari is yerleri vardir.Is yerleri textil, sebze ve gastronomi alanindadir. Bu isyerlerinde 500 yakin insan calistirmaktalar. Avrupada yasiyanlarin büyük cogunlugu yasadiklari ülkelerin vatandasligina gecmislerdir.Bu insanlarin cogunlugu yillik izinlerini köyünde gecirmekte ve ülke ve bölge ekonomisine önemli maddi katkilar sunmaktalar. Yüksek ögrenim görmüs 100 üzerinde insanimiz vardir.